Etiket

tarafından admin
0 yorumlar 235 Görünümler

Bir süredir gözlemlediğim bir konu var. İnsanlar arasında etiketleme yaygınlaşmaya başladı. Peki, nedir bu etiket mevzusu? Günlük hayatımızda pek karşılaşmadığımız bir konu gibi görünse bile bilinçli veya bilinçsiz çoğumuzun davrandığı bir biçim. Etiket, insanların başkaları ve kendileri hakkında nasıl düşündüklerini yansıtır, olumlu özellikleri öne çıkararak faydalı gelişimler sağlayabilir. Bunun yanı sıra kişiler üzerinde yanlış anlamalara, yanlış yönlendirilmelere ve basmakalıp yargılara da neden olabilir. İyi veya kötü, olumlu veya olumsuz etiketler bireyin tanımlanma kaynağı haline gelirse uzun vadeli sorunlar yaratır ve bu durum bazı hayatları ciddi derecede etkileyebilir yani bu konu hepimizin önemsemesi ve dikkat etmesi gereken bir konu. 

Kişilere atfedilen veya kendimize verdiğimiz olumsuz bir etikete inandığımızda, bazı şeyleri yapamayacağımız varsayımını güçlendirmeye başlarız. Bu da hayatı olduğundan fazla zorlaştırabilir ve günlük rutinlerimizi etkiler. Bununla birlikte, kimi insanlarda başkalarını olumsuz etiketlemek iyi ve üstünlük duygusu hissettirebilir, bu da kuşkusuz bu kişilerde psikolojik sıkıntıların göstergesidir. Nitekim, insanlar hakkında olumsuzluklardan bahsederken sevinç göstermek pek de hoş bir davranış biçimi değil. 

İnsanları etiketleme örneklerini kullandığımız kelimelerde görebiliriz. Örneğin, beceriksiz, tembel, aptal, bencil, çirkin, bağımlı, şişko gibi kelimeler olumsuz etiketleme olarak karşımıza çıkar. Bu tür kalıpları üstlenen kişiler günlük hayat içerisinde kendini geliştirmekten uzaklaşır ve gitgide bu kalıplar doğrultusunda yaşamaya başlar. Bir an durup düşününce kendiniz veya çevrenizde bu tür etiketlemeyi ne kadar çok yaptığınızı fark ettiniz mi? 

Çocukluktan gelen etiketler gelecekteki potansiyelimizi ve kendimizi nasıl gördüğümüzü etkiler. Olumsuz etiketler hayatımızda travmalar yaratacak kadar güçlü olabilir, kendimizi; işe yaramaz, faydasız ve değersiz görmemizi sağlar. Bu yüzden, sağlıklı bireyler yetiştirebilmek için, özellikle çocuklara sen şöylesin, sen böylesin gibi onları etiketleyen kelimelerden uzak durmak bütün yetişkinlerin dikkat etmesi gereken bir konu. Biliyorum ki yaşadığımız çağda yetişkinler ve çocuklar arasında büyük mesafeler var, -hangi çağda olmadı ki-, belki de bu durum yetişkinlerin çocuklara olumsuz sözler söylemesinden kaynaklıdır. Bunu hiç düşündünüz mü? 

Ebeveynler ve eğitmenler olarak çocukları kuşkusuz geleceğe hazırlamak gibi büyük bir sorumluluğumuz var. Günleri karıştıracak derecede hızlı geçen zamanla yarışırken bir yerde çocukları da yarıştırır olduk. Bu durumda kimse “çocukları özgür bırakın” gibi düşünceler anlatmaya çalıştığımı sanmasın, çünkü “ağaç yaşken eğilir” sözü gerçek ve çocukken ne öğrenilirse o mutlaka kalıcı oluyor ve çocukların geleceklerini güzelleştiriyor. Bununla birlikte, söylemek istediğim şu; çocukları doğru tanımaya çalışmalıyız, beyninin nasıl çalıştığını, algısının ne durumda olduğunu, nelerde başarılı nelerde başarısız olduğunu görerek hareket etmeliyiz. Ancak böyle davranırsak onları etiketlerle kalıplara sokmayız ve başarı sağlayacakları alanları yaratıp geleceğe hazırlayabiliriz. 

Gelişim kuşkusuz önce bireysel ve sonra toplumsal fayda sağlamak için olmalı. Bir insanın şahane notlar alması, okulda birinci olması, en iyi okullarda okuması onu iyi bir birey ya da faydalı bir insan yapmaz. Diyeceksiniz ki, herkes toplumsal gelişime katkı sağlamak zorunda değil. Öyleyse, bizden sonra dünyaya gelecek nesiller ne olacak? Dünya altıncı yok oluşa doğru gidiyor. Buzullar eriyor ve hızla ısınıyor. Hepimiz payımıza düşeni yapmazsak ve başta duyarlı bireyler yetiştirmezsek bizden sonra gelecek olan nesillere yaşanabilir bir dünya bırakamayacağımız kesin. 

Sosyal medyanın da gücüyle gençlerde ve çocuklarda bugüne kadar hiç duymadığım ruhsal hastalıklar ve etiketleyen sözcükler duymaya başladım. Özellikle okul hayatında “başarısız” olan çocuklarda illa ki bir sorun olduğunu ısrarla kanıtlamak ister gibiyiz. Üstelik hiçbir uzman görmeden, sadece sosyal medyada okuyup, duyduklarımızla. Bu hastalıkların birçoğu mutlaka var, yok saymak bilimi inkâr etmek olur, fakat her akademik olmayan beyin, her okulda verimsiz olan çocuğa bir etiket yapıştırmak zorunda mıyız? Yıllardır yüzlerce çocukla çalıştım ve çalışıyorum. Hepsinin farklı olduğunun bilincindeyim. Her çocukla kendine has bir yol yürümek kuşkusuz müthiş hikayeler doğuracaktır, bunun için sadece etiketlemeden ve önyargısız yaklaşmak yeterli. 

İnsan, değişime müsait bir canlı türü. Dünya döndükçe nerelerden nerelere gelmiş. Değişmeyen insanlarda ise zamanla aşırı öfke ve asabi hallere rastlıyoruz çünkü üzerlerine yapıştırılmış etiketlerden kurtulamadıkları için bunların altında ömrübillah ezilince insan kötü duygulara sahip olabiliyor. Bu yüzden değişimden korkmamalı. Sen şu topluma aitsin, siz böyle davranırsınız, sizin insanlarınız gibi başlayan cümleleri ciddiye almamak her türlü olumsuz etiketlerden uzak durmamızı, kendimiz olabilme yolunda sağlam adımlar atmamızı sağlayacaktır. 

İnsanız, kusursuz değiliz, hepimiz zaman zaman kendimizde hoşlanmadığımız halleri, farkında olduğumuz fakat aşamadığımız davranış biçimlerini görebiliyoruz. Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi bir başkasına yapma şiarıyla baktığımızda belki de iç huzur ve sağlıklı hareket etmeye başlayabiliriz. Dünyanın kendimiz ve başkaları için daha iyi bir yer olmasını istiyorsak değişime önce kendimizden başlamalıyız ve insanları etiketlemeye yönelik bu yanlış davranış biçiminden kurtulmalıyız. 

Şunları da Beğenebilirsiniz

Yorum Bırak