Barok döneminin en önemli bestecilerinden Antonio Vivaldi’nin ‘Dört Mevsimi’ en sevdiğim eserlerden biri. İtalya, Venedik doğumlu bestekarın bu eseri, yüzyıllardır insanların kalbinde yerini korumakta ve günümüzde de birçok reklam, televizyon ve sinema dünyasında kullanılmakta. 1720’lerde yazılan ‘Dört Mevsim’, ilk olarak 1725’te Amsterdam’da notalarıyla basıldı ve o günden bugüne hiç eskimedi.
Vivaldi, müziğin dehalarından biri olarak biliniyor ve müzikteki öncülüğü, Avrupa’da birçok bestekarı da etkilemiştir. 500’den fazla konçerto yazan bestekarın en bilinen ve en çok sevilen bestesi şüphesiz milyonlarca kez dinlenen “Dört Mevsim”dir. Her ne kadar eserleri yaşadığı zamanda tanınsa da, ölümden sonra pek bilinmiyor. Neyse ki, bu durum yirminci yüzyılda değişiyor ve yeniden keşfediliyor. Aslında, iyi olan hiçbir şey ölmüyor.
Öncelikle, konçerto bir orkestra eşliğinde solo enstrüman veya enstrümanlar için yazılan bir müzik kompozisyonudur. Çoğu konçertonun ya keman ya da piyano için olduğunu görebiliriz, ancak her enstrüman için konçertolar vardır. “Dört Mevsim” keman için yazılmıştır. Vivaldi, kemanına aşık biridir.
Bir müziği dinlediğiniz zaman hayal kurabiliyorsanız, bu o müziğin gücünü ve ne kadar başarılı olduğunu gösterir. Vivaldi’nin ‘Dört Mevsimi’i de öyle. Vivaldi, “Dört Mevsim”in dört bölümünü de makamları özenle inceleyerek bestelemiştir. “Bahar” Mi majörün parıltısını, “Yaz” Sol minörün hoş melankolisini, “Sonbahar” Fa majörün alacakaranlığını ve “Kış” Fa minörün ıssızlığını yansıtmaktadır. Belki de, bu nedenle “Dört Mevsim”i dinlerken hayal gücümüz harekete geçiyor, bu incelik yüzünden.
Öyle söyleniyor ki, “Dört Mevsim” dört ayrı soneyi bestelemekle doğmuş. Bu soneleri bilmeyenler müziğin güzelliğinde kendini kaybedebilirler, diledikleri rüyayı görebilirler. Soneleri bilenler içinse orada bir hikaye vardır ve dinlerken o hikayeyi tasvir ederler. Her ne kadar bu sonelerin kaynağı bilinmese de tarihçiler Vivaldi’nin yazmış olabileceğini düşünüyorlar.
Vivaldi bu konçertoyu, birçok konçertonun yazıldığı biçimde üç ayrı bölüme ayırır; hızlı (Allegro), yavaş, hızlı ve her mevsimi majör-minör-majör gam geçişleriyle anlatıyor. Dört keman konçertosundan oluşan bu konçertonun her bir bölümü ayrı büyüler insanı.
“İlkbahar” üç bölümlü bir solo konçertodur: Hızlı-yavaş-hızlı. İlk bölüm kuş cıvıltısı ve bahar fırtınasını yansıtır; ikincisi yanında sadık köpeğiyle uyuyan bir çoban ve üçüncüsü de bir bahar dansıdır. Eserin bu bölümünde yer alan ‘ritornello’ (küçük dönüş anlamında, nakarat, ara nağme), melodisi ve ritmiyle baharın gelişini kutlar.
“Mevsimlerin “Yaz” bölümü, insana sade keyfi huzuru ve dinginliği, sıcak yaz günlerinin miskinliği çağrıştırıyor. Pincherle’nin de dediği gibi Yaz ve Kış bölümleri fırtınaların müzikal resmini içeriyordu. Aynı zamanda, yaz mevsiminin bunaltıcı sıcaklığını ve bu sıcaklığı rüzgarla birlikte gelen esintinin devraldığını, kuşların öttüğünü simgeliyor. Burada bir de çoban hikayesi var.
Bu bölüm sol minör gamında. Bu yüzden, minör gamlarının dramatik etkisini hissetmek pek mümkün. Ve bu gam, esintinin fırtınaya dönüşeceğinin habercisidir. Hikayedeki çoban endişelenir. Yaz’ın ikinci bölümü yavaş başlıyor fakat çoban yaklaşan fırtınayı gördükçe, müzik de hızlanıyor. Orkestra, hem fırtınayı hem de vızıldayan böcekleri taklit ediyor. Son bölüm ise telaşlı, endişeli ve dramatik. Bu noktada, orkestra; fırtına, gök gürültüsü, rüzgar, dolu ve çobanın endişesini yansıtıyor.
“L’autunno” veya “Sonbahar”, ilk bölümlerde benzer müzikal temalarla “İlkbahar”ı andırıyor. Köy halkı bir kez daha seviniyor, hasadı şarap içerek kutluyor. İnsanları içine çeken huzurlu uykuya paralel olarak tempo da hızla düşüyor. Bu bölüm ‘Ritornello’ temasına sahiptir. Bir solo konçertodur, solist için yazılmış bir bestedir ve kısaltılmış bölümlere bir orkestra eşlik eder. Barok döneminde orkestraların daha küçük olması nedeniyle, bu bölümler altı çalgıcıdan oluşan bir orkestra için yazılmıştır.
En son bölümü “Kış”, benim en sevdiğimdir. Yaylı çalgılar orkestrası ve bir solo keman ile üç bölümden oluşuyor. İlk bölümü kar fırtınasına benzetmek mümkün. Vivaldi, “Kış”ı; buz gibi soğuğu, sert rüzgarı ve üşüyen bedenlerin, titreyen dişlerin sesiyle sunuyor. İlk notalar, kar tanelerinin yavaş yavaş düşüşünü anlatıyor. İkinci bölümün adı ise “Yağmur”. Burada; yanan bacanın sıcaklığında güvende, pencereye çarpan yağmur damlalarını izleyerek, soğuk kışı evinde karşılayan mutlu bir adamdan bahsediyor. Üçüncü bölüm keman solosu ile başlıyor, orkestra, yavaş yavaş büyüyen ve giderek şiddetlenen rüzgarı taklit ediyor, bitişe doğru kış fırtınası başlıyor. Vivaldi, “Yani, kış ama onun da harika güzellikleri var” diyerek bu muhteşem eseri bitiriyor.
Müzikolog Massimo Ossi’ye göre, “Dört Mevsim”i bu kadar başarılı yapan birkaç faktör var. Öncelikle estetiği: “Gerçek şu ki (Vivaldi’nin) yazısı çok net, nispeten basit dokulara sahip… ve gerçekten uyumlu,” diye açıklıyor. Bu eserdeki estetik ve uyum yüzyıllardır hayatlarımıza dokunmakta. Ve her dinlediğimizde mevsimlerin diline yepyeni kapılar açmaktadır.